“Uzaklardan bakıldığında, kubbesi, parıldayan taşları ve zarif minareleri İstanbul’u yüzyıllardır izliyormuş gibi görünür.” Fransız haber ajansı, Ayasofya’yı bü sözlerle tanımlarken şöyle devam etti. “Ancak ziyaretçiler yaklaştıkça, doğu cephesini ve minarelerinden birini kaplayan iskeleleri fark ediyorlar.”
AFP’nin Türkiye’deki çalışmalara dayanarak hazırladığı haberde restorasyonun amacının yalnızca 1488 yıllık bu yapının ihtişamını geri kazandırmak değil, aynı zamanda kadim şehrin karşı karşıya olduğu bir sonraki depreme karşı ayakta kalmasını sağlamak olduğu belirtildi.
Tur rehberi Abdullah Yılmaz, ajansa “Elbette restorasyon dış görünüşün havasını biraz bozuyor. İskeleler anıtın estetiğini gölgeliyor ama restorasyon şart” diyor.
DÜNYA MİRASI LİSTESİNDE
Mimarlık profesörü Hasan Fırat Diker ise ajansa bir Dünya Mirası Alanı olan ve Türkiye’nin en çok ziyaret edilen simge yapısı Ayasofya, “sürekli sorunlar yaşıyor,” diyor restorasyon çalışmalarında görev alan mimarlık profesörü Hasan Fırat Diker.
Bu yüzden de yüzyıllar boyunca birçok kez parça parça onarımlardan geçmiş, diye ekliyor.
İLK KÜRESEL RESTORASYON
Diker’e göre, şu an yapılan restorasyon, yapının kubbesi, duvarları ve minarelerini kapsayan ilk “küresel restorasyon” olma özelliğini taşıyor.
537 yılında, önceden başka kiliselerin bulunduğu aynı alanda tamamlanan Ayasofya, o dönemde şehri yöneten Bizans İmparatorluğu’nun mimarisinin parlayan bir örneği olarak tanındı.
1453’te şehrin Osmanlılar tarafından fethine kadar kilise olarak kullanıldı ve sonrasında camiye çevrildi.
1935 yılında, modern Türkiye’nin kurucusu ve ülkeyi laikleştiren Mustafa Kemal Atatürk, yapıyı müzeye dönüştürdü.
2020’de ise, kökleri İslamcılığa dayanan bir partinin başında iktidara gelen ve pratiğini sürdüren bir Müslüman olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yapıyı tekrar camiye çevirdi.
‘BİR SONRAKİ BÜYÜK DEPREM’
Bu tarihi şehrin sakinleri gibi Ayasofya da sadece yöneticilerinin kararlarına değil, aynı zamanda düzenli olarak meydana gelen depremler gibi doğa olaylarına da karşı koymak zorunda kaldı. İstanbul’un son büyük depremi 1999’da yaşandı.
16 milyonluk nüfusuyla aktif bir fay hattının sadece birkaç kilometre uzağında yer alan İstanbul’daki pek çok yapı gibi, Ayasofya da günümüzdeki deprem yönetmeliklerine uygun değil.
558 yılında meydana gelen bir depremde kubbesi çökmüş ve şehirdeki diğer depremlerden de çeşitli şekillerde zarar görmüştü.
Bu nedenle devam eden restorasyonun ana amacı, “bir sonraki büyük depreme karşı yapıyı güçlendirmek” ve kadim yapının “bu olayı mümkün olan en az hasarla atlatmasını sağlamak” diyor çalışmaları denetleyen bilim kurulunun bir üyesi olan Ahmet Güleç.
Şimdilik uzmanlar, kubbeyi nasıl hem güçlendirecek hem de restore edeceklerini belirlemek için inceliyor, diye aktarıyor Diker.
İç mekAn şu an için iskelelerden arındırılmış durumda. Ancak ilerleyen aşamalarda, uzmanların kubbedeki resim ve mozaikleri restore edebilmeleri için içeride dört büyük sütun dikilecek ve bir platform kurulacak.
MİLYONLARCA ZİYARETÇİ
Ayasofya geçen yıl 7.7 milyon ziyaretçiyi geniş iç mekAnında ağırladı.
Yetkililer, restorasyon sırasında iç kısma dikilecek sütunların ziyaretçileri caydırmayacağını umuyor. Çalışmaların birkaç yıl süreceği tahmin ediliyor; ancak ne kadar süreceği ya da ne kadara mal olacağı henüz açıklanmış değil.